Pages

18 Haziran 2012 Pazartesi



Zamane kızları diye bir laf var, hep duyarız. Sadece lafta değil gerçekten var bu kızlar etrafta. Nereden mi biliyorum? Çünkü ben de onlardan biriyim, biriydim. Önce bu kızları tanımlamama izin verin. Öncelikle kendilerini bağımsız ve özgür olarak tanımlarlar. Tek hedefleri iyi bir kariyer yapmak ve para kazanmaktır.
Öyle büyük konuşurlar ki bazen, herkes onları bencil olmakla suçlar. Yumurta kırmayı bile bilmezler. Bilmek istemezler. Taviz vermezler ama taviz verilsin isterler. Nasılsa onlarla beraber olmaya can atan milyonlarca erkek bulabilirler bu yüzden bir sevgiliye, eşe ya da hayat arkadaşına ihtiyaçları yoktur. Onlar özgürdürler. Zamanı geldiğinde kendi ayakları üzerinde duracaklardır. Evlenseler bile çocuk yapmayacak, kocalarına yemek hazırlamayacak, bütün ev işlerini hizmetçilere yaptıracaklardır.
Aile mi? O da ne? Modern çağda aile mi kalmıştır? Bağlılık yoktur. Zaten bağlılık demek bağımlı olmaktır. Birine ve bir şeye bağımlı olmak onlara göre değildir asla. Tek önemli olan dimdik ayakta durabilmek ve kendilerince doğru olanı yapabilmektir. Anneleri onlara öğüt verdiğinde asla senin gibi olmayacağım diyen bu kızlar acaba doğru yolda mıdır?
Düşünün ki mükemmel bir eğitim hayatından sonra hayalinizdeki işe girdiniz. Her şey yolunda gitti ve istediğiniz parayı kazanıp istediğiniz her şeye sahip oldunuz. Bilmem kaç odalı bir eviniz, hizmetçiniz ve tapılası bir kariyeriniz var. O odaları ne ile dolduracaksınız peki?  Hırsın bulaştığı iş sözleşmeleriyle mi? Prosedürü ne olacak hayatınızın? Bu kocaman boşluğu fark ettiğiniz anda geçmişe saklanacaksınız. Geriye dönüp ne güzel işler yaptım diyebileceksiniz evet. Peki ya şimdi? Geleceğiniz ne olacak? Bir gömleğini bile ütülemenin hizmetçilik olduğuna inanan, çocuk bakmanın kendine göre olmadığını düşünen o kadın kalbindeki boşlukla ortada kalacak. Yaşlandıkça fark edecek satır aralarını. Herkes canlı kanlı çiçeklerini sularken, o salonun ortasında duran yapay çiçeğin yapraklarına bakacak. Anlamlı hayatı bir anda anlamsızlaşacak. Annesini aramak, dakikalarca ağlamak isteyecek ama yapamayacak. Pişmanlık çoktan çökmüş olacak üstüne. Kendi kazancıyla gurur duyarak aldığı kanepede tek başına gözyaşı dökecek. Gözyaşını silebilecek biri olmayacak üstelik. Bir bebeğin ağlamasına katlanamayan ama kendi topuk tıkırtısına hayran kadın! “Hani ihtiyacın yoktu erkeklere? Hani kendini asla ezdirmek istemeyen başına buyruk özgür kadına ne oldu?” diye soracak geçmişi ona. Ve cevap veremeyecek. Sadece susacak. “Keşke” diyecek. Keşke…
Zamane kızlarının sonu zamanla gelecek yine. Modern çağa ayak uyduran ve erkeklerin dünyasında bir kadın olarak ayakta duran kadınlara hayranım. Hele ki ürettiklerini herkes kabul ettirerek başarılarına başarı ekleyenleri ayakta alkışlarım. Ama biraz makul olun. İnanın herkesin sevgiye ihtiyacı vardır. Kalbinizi ne kadar kapatırsanız kapatın gün gelir tüm eksik kalanlar dayanır kapınıza. Üstelik geçmişten gelen bir pişmanlık, gelecek kadar insaflı değildir. En acımasız şekilde eleştirir sizi. Bunları çok geç olmadan görebilirseniz ne ala. Göremezseniz de geçmiş olsun çoktan kaybettiniz demektir.

0 yorum:

Yorum Gönder